10 Haziran 2015 Çarşamba

SEÇİM ANALİZİ:SEÇİM SONRASI SENARYOLAR


 Kesin olmayan sonuçlara göre partilerin milletvekil sayısı;

AK Parti: 258
CHP: 132
MHP: 80
HDP:80
Akp'nin tek başına hükümet kuramıyor olması ve Hdp'nin barajı geçerek 80 milletvekili çıkarması ile seçim sonrası çok farklı senaryoları ortaya çıkardı.Bu sonuçlara göre  çeşitli koalisyonlar,azınlık hükümetleri,erken seçim,ekonomik kriz gibi olasılıklar mevcuttur...

 Akp ile koalisyon yapacak bir parti göremiyorum.Şayet yolsuzluk olayları ile anılan bir parti ile koalisyona girecek partinin ciddi oy kaybına uğrayacağı açıktır.

 Öte yandan Hdp ile koalisyona girecek bir parti de göremiyorum... 

 HDP'nin pkk'ya açık desteği;hdp ile koalisyona girecek partilere ciddi oy kaybettirir.Bu sebeple Chp Mhp Hdp koalisyonu bana imkansız  gibi geliyor...

 Her türlü koalisyon zor olmakla birlikte bence imkansız...Hatta bir koalisyon yapıldığını düşünsek bile bunun uzun vadede sürdürülebilirliği çok zor görünüyor...
 Hdp'nin istediği anayasa değişikliklerinin Akp tarafından kabul edilmesi halinde Hdp'nin dışarıdan ve gizli desteği ile bir Akp Azınlık hükümeti kurulabilir.Fakat bu durumda ipler Hdp'nin elinde olur.Akp'nin buna izin vereceğini sanmıyorum...

 Bu sonuçlar ile bir hükümet kurulması zor görünüyor, bir azınlık hükümeti veya koalisyon hükümeti kurulsa bile sürdürülebilirliği kuşkulu görünüyor.

 Öte yandan 258 milletvekili olan Akp,güvenoyu alabilmesi için yeterli sayı olan 276 oy için,18-20 milletvekili  transfer etme yoluna gidebilir ve bu konuda başarılı da olabilir.Kanaatimce Akp için en mantıklı görünen yol budur...Aynı zamanda,bu sonuçlarla tek parti hükümetinin devam edebilmesinin tek yolu da budur...

 Tüm bu olasılıklar gerçekleşmez ise Cumhurbaşkanı 45 gün içinde hükümet kurulamaması veya güvenoyu alamaması hâlinde seçimlerin yenilenmesine karar verebilir...45 gün içinde hükümet kurulamaması zaten gergin olan piyasalarda kötüleşmeye yol açarak istikrar argümanı ile yeni seçimlerde  tek başına Akp hükümetine yol açabilir...

 Cumhurbaşkanı istifa ederek yeniden Akp'nin başına  da geçebilir...

 Öte yandan Abdullah Gül yeni bir parti kurarak Akp'de ayrışmalara neden olabilir...

 Yeni seçilmiş milletvekilleri kısa zamanda bir yeni seçimi göze alamayarak olumlu güvenoyu kullanmaya da karar verebilirler...

 Bu sonuçlarla her ihtimal mümkündür...

 Seçim sonuçları vatana millete hayırlı olsun...


19 Şubat 2015 Perşembe

KİN VE NEFRET İLE YÖNETİLMEK

 Ülkemiz maalesef kötü  yönetiliyor.Türkiye kişisel kin ve nefretle yönetilen bir ülke olmaya başladı.Yönetimden her gün medya aracılığı ile pompalanan bu kin ve nefret,vatandaş üzerinde olumsuz etki yapıyor.Sonuç olarak toplumda suç oranları arttı ve vahşet tüm ülkeyi etkileyerek büyümeye başladı.

 Siyasi iktidar yandaşlarına sürekli olarak bir hedef gösteriyor ve bu hedefi kin ve nefret bombardımanına tutuyor.Bu hedef önceleri Chp idi, sonra dış mihraklar,paralel yapı,stk'lar,üniversiteler,laik sistem,faiz lobisi,Yahudiler,geziciler,çapulcular,monşerler,
Merkez bankası vb. olarak devam etti.Halkın gazını alma ve iktidarı sorumluluktan kaçırma amacı ile gösterilen hedef,bir süre sonra etkisini kaybedince yeni bir düşman,yeni bir hedef ortaya çıkarılıyor.

 Türkiye büyük bir akıl tutulması yaşamaktadır.Milletin malını yağmalayarak çalmış hırsızlar,meydanlara çıkıp utanmadan,halkın karşısına çıkıp,vatan için çaldık diyebiliyorlar.Hırsızlığı da hizmet olarak gösterebiliyorlar.Aynı zamanda yargılanmıyorlar,üstüne saygı görüyorlar.

 Ülkemizde adalet duygusuna güven azalmıştır.Bunun sonucu olarak suç oranları artmaya devam etmektedir.Her geçen gün vahşet ve cinayet haberleri almaktayız.

 Toplum cinnet geçiriyor.Bu durum uzun sürerse Türkiye yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkabilir.Bunu açıkça gören siyasi iktidar iç güvenlik paketini çıkararak antidemokratik yollardan ve devlet şiddetiyle olası bir iç savaşı engellemek istiyor.

Çözüm bu değildir.

Sorun siyasi iktidarın  kendisidir.Çözüm adalet,hukuk demokrasi,hoşgörü,hak ve eşitliktir.

18 Şubat 2015 Çarşamba

CİNAYETE İDAM,TECAVÜZE MÜEBBET

Özgecan Aslan cinayeti toplumda büyük bir infial yaratmıştır.

Bu vahşi cinayet,ilk ve son değildir.Türk toplumu son yıllarda birçok kez kadınların katledildiği vahşi cinayetlere tanık olmuştur.

Özgecan Aslan cinayeti Türk toplumunu yaralamıştır.Özgecan Aslan'ın yerinde herhangi birimizin kız kardeşi,karısı,kızı veya annesi de olabilirdi.


Ülkemizde hiç kimsenin can güvenliği olmadığı açıkça ortadadır.Kadın cinayetleri 2002'den günümüze kadar %1400 artmıştır.

Kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi için acilen ceza kanunlarında ve anayasada değişiklik yapılması gerekmektedir.İdam cezası geri gelmeli ve tecavüz suçunun cezası müebbet hapis olmalıdır.

Sert tedbirler alınmadıkça bu vahşetin önüne geçilemez.

13 Şubat'ta işlenen cinayet ve bugün 18 Şubat'ta hiçbir somut adım göremiyoruz.

Ülkemizde kadın yavaş yavaş 2. sınıf vatandaş konumuna geçmektedir.Cumhurbaşkanı da sürekli olarak ''kadın-erkek eşit değildir'' tarzında açıklamalar yapmaktadır.

Kadın gelecek nesillere ilk eğitimini veren kişidir.Kadınlar toplumumuzun geleceğidir.Sağlıklı ve mutlu kadınlar yetiştirememek gelecek nesillere vurulmuş en büyük darbedir.

Özgecan Aslan cinayetine sessiz kalmak büyük şerefsizliktir.Toplum olarak ayağa kalkmalıyız.

Gerekli hukuki tedbirlerin alınmasını sağlamalıyız.

Her kesimden gelen duygusal açıklamalar yeterli değildir ve toplumun gazını almaya yöneliktir.Kadın cinayetlerinin önlenmesine yönelik olarak kesin,sert ve radikal hukuki tedbirler alınmadıkça; daha çok Özgecanlarımız gözlerimizin önünde vahşice katledilecektir.

Özgecanların ölmemesi için somut adımların derhal atılması gerekmektedir.

Cinayetin cezası idam,tecavüzün cezası hadımlık ve müebbet olmalıdır.

Toplum olarak bu kabustan uyanmalıyız.

Toplum olarak somut adımların derhal atılmasını bekliyoruz.






7 Ocak 2015 Çarşamba

TÜRKİYE'DE İŞÇİ OLMAK

İşçi  modern toplumların -olmazsa olmaz-unsurudur.

Ülkemizde işçi olmak zor iştir.

 Özel sektörde çalışan işçiler, neredeyse işverenin köleliğini,hemde boğaz tokluğuna,yapmaktadır.İşçi ücretleri açlık ve yoksulluk sınırının çok altındadır.

2014'te Soma ve Ermenek maden facialarında; maden işçilerinin canları pahasına,hiçbir iş güvenliği önlemi sağlanmadan ve boğaz tokluğuna,çalıştırıldığına tüm Türkiye şahit oldu.

Maden faciaları üzerine devlet sadece maden sektöründe yetersiz bir takım uygulamalar yapmaya başladı.Bu yetersiz uygulamalar elbette ki sorunu çözmedi.

 Hala maden sektöründe ve diğer sektörlerde işçiler boğaz tokluğuna,canı pahasına,köle gibi çalıştırılmaktadır.

 İşçi sendikaları toplumu ve devleti uyarmak adına hiçbir şey yapmamaktadır.

  Patronun sınırsız kar güdüsü altında ezilen işçiler,sosyal devlete yakışmayan şartlarda çalışmaktadırlar...

 Türkiye Cumhuriyeti,henüz işçilerin sosyal ve ekonomik güvenliğini sağlayamamıştır.

  4857 sayılı iş kanunu -her türlü- patronların yanındadır.İş kanunun yazılı olmayan sözleşmeye izin vermesi  kölelik sisteminin devam etmesine neden olmaktadır.İşçi-işveren ilişkisinin sağlıklı olabilmesi için -zorunlu olarak- yazılı sözleşme yapılması gerekmektedir.

  Ülkemizde binlerce iş yerinde,işçi ücretlerinin bir kısmı ya da tümü elden ödenmekte ve sigorta primleri eksik yatırılmaktadır.İşçinin elinde hemen hiçbir ispat argümanı yoktur.

 Açıkçası işveren,işçi hakkını devlet güvencesi ile ve alenen yemektedir.

 Ülkemizde acilen her sektörden işçilerin;hukuki,sosyal,ekonomik güvenliği sağlanmalıdır.

 Asgari ücretten vergi ve prim alınmamalıdır.

  Ayrıca iş güvenliği ve sağlığı uygulamaları her sektörde zorunlu hale getirilmelidir.

  İşçilerin ezilmesi ve düşük hayat standardında yaşaması toplumsal adaletin olmadığının göstergesidir.

İşçilerin sağlıklı bir yaşam standardına sahip olabilmesi ancak devletin teşvik ettiği ve zorunlu kıldığı uygulamalarla olabilir.Çünkü  hep daha fazla kar güdüsüne sahip işveren,işçiyi boğaz tokluğuna çalıştırmayı uygun görmektedir.

Ülkemizdeki ekonomik ve sosyal sorunlar,işçinin yaşam kalitesinin artması ile çözülebilecektir.





6 Ocak 2015 Salı

YÜCE DİVAN MESELESİ

             

  Soruşturma komisyonu,kararını verdi.Akp'li üyelerin oylarıyla yolsuzluk iddialarının yüce divana sevkine,4 eski bakanın yargılanmasına izin verilmedi.

Soruşturma komisyonu yolsuzluk iddialarının doğruluğunu adeta kanıtlamış oldu.''Yolsuzluk yapmadık'' diyen bakanlar yargılanıp suçsuzluklarını
kanıtlayabilirlerdi.Yolsuzluk yapıldı ki olayın mahkemeye gitmesi geciktiriliyor.

Olayın daha da vahim yanı Bilal Erdoğan ve Tayyip Erdoğan yolsuzluğa bulaşmışlardır.Olay daha büyük yerlere dokunuyor ki bu 4 eski bakan korunuyor.

Şimdi ne olacak?

Meclis genel kuruluna gelen komisyon raporu, mecliste gizli oylama ile oylanacak ve yüce divan konusuna genel kurul karar verecek.

Muhtemelen yine 
Akp'li üyelerin oylarıyla yüce divana sevk kararı çıkmayacaktır.

 Fakat mesele burada bitmeyecektir.Bu eski bakanların dokunulmazlıkları kalktığında,savcıların harekete geçmeleri muhtemeldir.

 Yolsuzluk iddialarından da vahim olan mesele toplumun adalet duygusunun bitmiş olmasıdır.

 Toplumda bağımsız yargıya güven kalmamış,hukuk devleti bitmiştir.




                 

1 Ocak 2015 Perşembe

KARA 2014

  
2014'ü yolsuzluk ve hırsızlık iddiaları,iş kazaları maden faciaları,yükselen işsizlik oranı,eşe dosta torpille iş gibi olumsuz iddia ve olaylarla geride bıraktık.

17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları güdümlü savcılar tarafından takipsizlik kararı ile kapatıldı.17-25 aralık iddiaları ve savcılar tarafından ortaya konan deliller vahimdir.Tapelerin montaj olmadığı da anlaşılmıştır.

Yolsuzluk soruşturmalarını yürüten Celal Kara,Muammer Akkaş,Zekeriya öz ve Mehmet Yüzgeç önce dosyadan alınmışlar,sonra sürülmüşler ve en sonunda açığa alınmışlardır.

17-25 aralık iddiaları mahkemelerde yargılanamamıştır.Yürütme organının yargıya müdahalesi açık ve tartışmasızdır.

17-25 aralık iddialarının mahkemeye taşınamaması,yolsuzluk yapıldıgına en önemli kanıttır.Zaten yolsuzluk yapılmadıysa şüpheliler yargılanıp aklanmayı isterlerdi.

Tapelerden de anlaşıldığı üzere devlet biat edene ihale dağıtan,para kazandıran sonrada ihale alanlardan haraç toplayan bir mafyaya dönüşmüştür.Kamu ihale kanunun son 11 yılda 164 kez değişmesi,yapılanların kanun kılıfına uydurulduğunun en açık kanıtıdır.

Yolsuzlukların yargılanamaması, hukuk devletine güveni sarsmıştır.

Anayasa ve kanunlar çiğnenmiştir. Devlet her türlü hukuksuzluğu yapabilen bir kurum olarak görülmeye başlanmıştır.

2014 yılında devlet yapısı tahrip edilmiş,anayasa ve kanunlar askıya alınmış;yasama,yargı ve yürütme kuvvetleri Tayyip Erdoğan tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır.Ayrıca 4.kuvvet kabul edilen medyanın çok büyük bir bölümü  yine Tayyip Erdoğan tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır.

Devlet açık bir şekilde yozlaşmaya  tabi tutulmuştur.

Güneydoğu bölgesinde devletimiz yok edilmiş ve pkk terör örgütü bölgede mahkeme kurmak,vergi toplamak,askerlik dairesi kurmak gibi bir takım devlet görevlerini üstlenmeye başlamıştır.
Çözüm süreci dedikleri süreç bir ihanet süreci olmuştur.

 Derhal  pkk terör örgütü yok edilerek bölgede devlet otoritesi yeniden tesis edilmelidir.

Devlet demek adalet demektir.Adalet yeniden tesis edilmelidir.

Yüce Türk milletine yolsuzluk,hırsızlık,işsizlik,iş kazaları,maden faciaları,açlık,fakirlik olmayan birlik,bütünlük,adalet ve eşitlik dolu bir 2015 diliyorum.