20 Mayıs 2014 Salı

SOMA'DA MADEN KATLİAMI!!!!!

Manisa Soma'da bir katliama, toplu bir cinayete tanık olduk.Maalesef elimizden hiçbirşey gelmeden,olayı televizyonlardan ve internetten takip ettik.

  Çünkü yetkililer,maden sahipleri ve hükümet olan biteni seyretmişti.Facia geliyorum demişti.Hiçbirşey yapılmamıştı.Olan ekmek parası peşinde koşan 300 masuma olmuştu.

   Birileri saçma sapan dizilerden,futboldan,rüşvetten çılgın paralar kazanırken,1300 tl için gece gündüz kelle koltukta dolaşan 300 masum madenci gözlerimizin önünde hayatını kaybetti.

2 gün gömlek değiştirmeyip büyük fedakarlıklarda bulunan Enerji Bakanı ile pek oralı olmayan,Çalışma Bakanının acilen istifa etmeleri gerekmektedir.(İstifa edecekleri yok, adamlarda kösele gibi surat var)

  Enerji bakanı ve Başbakan'ın konuşmalarındaki tek vurgu,suçu üzerlerinden atmaktı.O kadar ki olayı fıtrata,kadere,kazaya kadar bağlayıp,1800'lerin İngiltere'sinden örnekler veren Başbakan,suçu kraliçe Victoria'ya attı.O konuşmadan sonra linçten kurtulmak için markete sığınmak zorunda kalan bir Başbakan gördük.Başbakan'ından maden sahibine kadar zincirleme bir basiretsizlik,beceriksizlik ve şerefsizlik olduğu çok açık.Madende gerekli denetimlerin yapılmadığı,madendeki tehlikelere göz yumulduğu çok açık.Olayın  baş sorumlusu başta Başbakan olmak üzere hükümettir.Çünkü madenleri özel sektörün insafına bırakmışlardır.

Dikkatlerimizi çeken bir başka durum daha var ki şehit madencilerin istisnasız hepsi gırtlağına kadar borç içindelerdi. Bu yüzden madenlerde canlarını hiçe sayarak çalışıyorlardı.Bu durum AKP'nin halkı borçlandırma  stratejilerine de dikkat çekmektedir.Borçlu kişiler bir nevi iktidarın ve sistemin kölesi olmaktadırlar.Maalesef iktidar biraz da bu yüzden değişmemektedir.

   O maden sahibine ''Ne kadar kömür çıkarırsan hepsini devlet alacak'' denilmişti. O şerefsiz kansızda maliyeti düşürmek için işçilerin güvenliğini hiçe saymıştı.Bu adam hala dışarıda geziyor.Bu hükümet hala görev başında.İnsanda biraz utanma arlanma olur.Bu olay Japonya'da  olsaydı,sorumlular çoktan harakiri yapmışlardı.Bizimkiler kansız ve ruhsuz olduklarından hala dışarıda ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar.

   Yapılması gereken çok açık.Bu madenin faaliyetine son verilmeli,tüm madenler devlet tarafından kuralına göre işletilmeli veya çok sıkı denetlenmeli.Enerji Bakanı ve Çalışma Bakanı görevden alınmalı(İstifa edecekleri yok çünkü),Başbakan tüm Somalılardan özür dilemeli. Şehit ve yaralıların ailelerine ömür boyu maaş bağlanmalı,bölgede psikiyatrik çalışmalar yapılmalı.

  Ahlaksız,edepsiz ,korkak ve öfkeli Başbakanımız olayları kadere,fıtrata  bağlayacağına gerekli kanunların çıkarılmasını sağlamalı,yapılması gerekenleri yapmalıdır.Çünkü bu olay tekrarlarsa onu linçten kimse kurtaramaz.
   
  
  
  
  
  

11 Mayıs 2014 Pazar

METİN FEYZİOĞLU

Metin Feyzioğlu'nun Danıştay kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşma ülkenin gündemine dair sorunların hukuk yolu ile nasıl çözülebileceğini gösteren,değerli bir hukukçunun hukuk ve siyaset camiası önünde yaptığı cesur bir konuşmadır. Kendisini ayakta alkışlıyoruz.

 Evet konuşma uzun sürmüştür,siyasi içerikli bir konuşmadır.Ancak yeni bir yasa yapımını,hukuk yapımınıkuvvetler ayrılığını ve hukuk devletini  anlatırken siyasete değinmemek, sığlık olur ve pek mümkün değildir.Çünkü hukuk ve siyaset birbirinden ayrılamayan iki önemli toplumsal kurumdur.

  Metin Feyzioğlu bu konuşmayı yaparak tarihe çok önemli notlar düşmüştür.Hükümetin yolsuzluklarını devlet erkanının önünde yüzlerine karşı söylemiştir.
 Başbakan kuyruğuna basılmış danalar gibi böğüre böğüre toplantıyı terketmiştir.

  Bir insanın sinirlenmesinin sebebi duyduğu korku sebebiyle bir savunma mekanizması oluşturmak istemesindendir.Yolsuzluk soruşturmaları sebebi ile başbakanın nasıl bir korku içinde bulunduğu Danıştay toplantısında su yüzüne çıkmıştır.

   Doğru her yerde doğrudur.Bu ister hukuki olsun ister siyasi olsun,doğruları korkmadan söyleyebilecek cesur insanlara ihtiyacımız vardır.Metin Feyzioğlu ve Haşim Kılıç gibi cesur ve vatansever insanlara sahip çıkmalıyız.

   Yolsuzluk soruşturmalarının,satın alınmış savcıların verdiği takipsizlik kararları ile mahkeme önüne çıkmadan kapatıldığı bir ülkede hukuka sahip çıkmak hukukçuların  görevidir.

   Nitekim tarafsızlığına inandığımız Anayasa Mahkemesi başkanı da aynı Metin Feyzioğlu'nun konuşmasına benzer bir konuşma yapmıştı.

  Çünkü şu bir gerçek ki hukuk ve siyaset birbirinden ayrılamaz.Özellikle de mecliste çoğunluk bende, istediğim kanunu istediğim gibi yaparım, diyen bir iktidar olduğu sürece hukukçuların bu iktidarın karşısına dikilmeleri kaçınılmazdır. Çünkü hukuk devleti kavramı doğası gereği siyasi içerikli bir kavramdır.

  Ülkemizin önemli hukukçuları yaptıkları konuşmalarla göstermişlerdir ki yasama ve yürütme yargıyı denetleyemez.Emir ve talimat veremez.Yargı ise yasama ve yürütmeyi hukuki yönden denetler.Hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı kavramları zaten bunu ifade etmektedir.

   Yargıyı ele geçirip istediği mahkeme kararını çıkartan bir iktidara verilen bu muhteşem cevaplardan sonra başbakanın bağırıp çağırmak veya böğürmek yerine bu konuşmayı yapanları ayakta alkışlaması gerekmektedir.K aldı ki hukuk camiasının  en üst düzeyindeki kişiler böyle konuşmalar yapma ihtiyacı duyuyorlar ise durumun vahim olduğu su götürmez bir gerçektir.

  Adalet olmayan yerde hiçbir zaman  demokrasiden veya insan haklarından söz edilemez.

   Anayasa mahkemesi başkanı ile TBB başkanının yaptığı konuşmalar başbakanın kulağına  küpe olmalıdır.