7 Ocak 2015 Çarşamba

TÜRKİYE'DE İŞÇİ OLMAK

İşçi  modern toplumların -olmazsa olmaz-unsurudur.

Ülkemizde işçi olmak zor iştir.

 Özel sektörde çalışan işçiler, neredeyse işverenin köleliğini,hemde boğaz tokluğuna,yapmaktadır.İşçi ücretleri açlık ve yoksulluk sınırının çok altındadır.

2014'te Soma ve Ermenek maden facialarında; maden işçilerinin canları pahasına,hiçbir iş güvenliği önlemi sağlanmadan ve boğaz tokluğuna,çalıştırıldığına tüm Türkiye şahit oldu.

Maden faciaları üzerine devlet sadece maden sektöründe yetersiz bir takım uygulamalar yapmaya başladı.Bu yetersiz uygulamalar elbette ki sorunu çözmedi.

 Hala maden sektöründe ve diğer sektörlerde işçiler boğaz tokluğuna,canı pahasına,köle gibi çalıştırılmaktadır.

 İşçi sendikaları toplumu ve devleti uyarmak adına hiçbir şey yapmamaktadır.

  Patronun sınırsız kar güdüsü altında ezilen işçiler,sosyal devlete yakışmayan şartlarda çalışmaktadırlar...

 Türkiye Cumhuriyeti,henüz işçilerin sosyal ve ekonomik güvenliğini sağlayamamıştır.

  4857 sayılı iş kanunu -her türlü- patronların yanındadır.İş kanunun yazılı olmayan sözleşmeye izin vermesi  kölelik sisteminin devam etmesine neden olmaktadır.İşçi-işveren ilişkisinin sağlıklı olabilmesi için -zorunlu olarak- yazılı sözleşme yapılması gerekmektedir.

  Ülkemizde binlerce iş yerinde,işçi ücretlerinin bir kısmı ya da tümü elden ödenmekte ve sigorta primleri eksik yatırılmaktadır.İşçinin elinde hemen hiçbir ispat argümanı yoktur.

 Açıkçası işveren,işçi hakkını devlet güvencesi ile ve alenen yemektedir.

 Ülkemizde acilen her sektörden işçilerin;hukuki,sosyal,ekonomik güvenliği sağlanmalıdır.

 Asgari ücretten vergi ve prim alınmamalıdır.

  Ayrıca iş güvenliği ve sağlığı uygulamaları her sektörde zorunlu hale getirilmelidir.

  İşçilerin ezilmesi ve düşük hayat standardında yaşaması toplumsal adaletin olmadığının göstergesidir.

İşçilerin sağlıklı bir yaşam standardına sahip olabilmesi ancak devletin teşvik ettiği ve zorunlu kıldığı uygulamalarla olabilir.Çünkü  hep daha fazla kar güdüsüne sahip işveren,işçiyi boğaz tokluğuna çalıştırmayı uygun görmektedir.

Ülkemizdeki ekonomik ve sosyal sorunlar,işçinin yaşam kalitesinin artması ile çözülebilecektir.





6 Ocak 2015 Salı

YÜCE DİVAN MESELESİ

             

  Soruşturma komisyonu,kararını verdi.Akp'li üyelerin oylarıyla yolsuzluk iddialarının yüce divana sevkine,4 eski bakanın yargılanmasına izin verilmedi.

Soruşturma komisyonu yolsuzluk iddialarının doğruluğunu adeta kanıtlamış oldu.''Yolsuzluk yapmadık'' diyen bakanlar yargılanıp suçsuzluklarını
kanıtlayabilirlerdi.Yolsuzluk yapıldı ki olayın mahkemeye gitmesi geciktiriliyor.

Olayın daha da vahim yanı Bilal Erdoğan ve Tayyip Erdoğan yolsuzluğa bulaşmışlardır.Olay daha büyük yerlere dokunuyor ki bu 4 eski bakan korunuyor.

Şimdi ne olacak?

Meclis genel kuruluna gelen komisyon raporu, mecliste gizli oylama ile oylanacak ve yüce divan konusuna genel kurul karar verecek.

Muhtemelen yine 
Akp'li üyelerin oylarıyla yüce divana sevk kararı çıkmayacaktır.

 Fakat mesele burada bitmeyecektir.Bu eski bakanların dokunulmazlıkları kalktığında,savcıların harekete geçmeleri muhtemeldir.

 Yolsuzluk iddialarından da vahim olan mesele toplumun adalet duygusunun bitmiş olmasıdır.

 Toplumda bağımsız yargıya güven kalmamış,hukuk devleti bitmiştir.




                 

1 Ocak 2015 Perşembe

KARA 2014

  
2014'ü yolsuzluk ve hırsızlık iddiaları,iş kazaları maden faciaları,yükselen işsizlik oranı,eşe dosta torpille iş gibi olumsuz iddia ve olaylarla geride bıraktık.

17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları güdümlü savcılar tarafından takipsizlik kararı ile kapatıldı.17-25 aralık iddiaları ve savcılar tarafından ortaya konan deliller vahimdir.Tapelerin montaj olmadığı da anlaşılmıştır.

Yolsuzluk soruşturmalarını yürüten Celal Kara,Muammer Akkaş,Zekeriya öz ve Mehmet Yüzgeç önce dosyadan alınmışlar,sonra sürülmüşler ve en sonunda açığa alınmışlardır.

17-25 aralık iddiaları mahkemelerde yargılanamamıştır.Yürütme organının yargıya müdahalesi açık ve tartışmasızdır.

17-25 aralık iddialarının mahkemeye taşınamaması,yolsuzluk yapıldıgına en önemli kanıttır.Zaten yolsuzluk yapılmadıysa şüpheliler yargılanıp aklanmayı isterlerdi.

Tapelerden de anlaşıldığı üzere devlet biat edene ihale dağıtan,para kazandıran sonrada ihale alanlardan haraç toplayan bir mafyaya dönüşmüştür.Kamu ihale kanunun son 11 yılda 164 kez değişmesi,yapılanların kanun kılıfına uydurulduğunun en açık kanıtıdır.

Yolsuzlukların yargılanamaması, hukuk devletine güveni sarsmıştır.

Anayasa ve kanunlar çiğnenmiştir. Devlet her türlü hukuksuzluğu yapabilen bir kurum olarak görülmeye başlanmıştır.

2014 yılında devlet yapısı tahrip edilmiş,anayasa ve kanunlar askıya alınmış;yasama,yargı ve yürütme kuvvetleri Tayyip Erdoğan tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır.Ayrıca 4.kuvvet kabul edilen medyanın çok büyük bir bölümü  yine Tayyip Erdoğan tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır.

Devlet açık bir şekilde yozlaşmaya  tabi tutulmuştur.

Güneydoğu bölgesinde devletimiz yok edilmiş ve pkk terör örgütü bölgede mahkeme kurmak,vergi toplamak,askerlik dairesi kurmak gibi bir takım devlet görevlerini üstlenmeye başlamıştır.
Çözüm süreci dedikleri süreç bir ihanet süreci olmuştur.

 Derhal  pkk terör örgütü yok edilerek bölgede devlet otoritesi yeniden tesis edilmelidir.

Devlet demek adalet demektir.Adalet yeniden tesis edilmelidir.

Yüce Türk milletine yolsuzluk,hırsızlık,işsizlik,iş kazaları,maden faciaları,açlık,fakirlik olmayan birlik,bütünlük,adalet ve eşitlik dolu bir 2015 diliyorum.