29 Aralık 2013 Pazar

TASFİYE

Siyasi komedi devam ediyor. Millet izliyor.

  Cemaat AKP iktidarı döneminde devletin tüm kurumlarına sızmış,birçoğunda stratejik noktaları ele geçirmiştir.AKP iktidarı buna göz yummuş ve sesini çıkarmamıştır.Ta ki AKP-cemaat çatışması başlayana kadar.AKP cemaat çatışması başlayınca neye uğradığını şaşıran hükümet ve başbakan şaşkın ördeğe dönüşmüş ve bugüne kadar 11 yıl boyunca Türkiye'yi Tayyip Erdoğan'ın değil Fettullah Gülen'in yönettiği ortaya çıkmıştır.11 yıl boyunca cemaatin gazıyla başbakanlık yaptığını sanan Tayyip Erdoğan uykusundan uyandırılmıştır.

  Şimdi izleyeceğimiz süreç iti ite kırdırmaktan başka bir şey değildir.Kutsal din duygularını kullanarak masum insanların beynini yıkayıp onları kendi tarafına çeken bir ideolojinin parçalanması ve tüm kirli çamaşırların ortaya çıkması sürecidir.
  İlk kirli çamaşırları cemaat savcıları ortaya çıkarmıştır. AKP iktidarının yolsuzlukları ayan beyan ortaya saçılmıştır.

  Daha sonra AKP cemaatin kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmaya başlamıştır.Cemaat devlet içinde devlet olmuş,yargı emniyet gibi kurumların içine sinmiştir.Milli orduya cemaat tarafından kumpas kurulmuş tüm yetenekli komutanlar suçsuz oldukları halde içeri atılmış,hava kara deniz kuvvetleri çökertilmiş ve AKP hükümeti tüm bunlara göz yummuştur.

   Gelinen noktada Türk halkı artık uyanmalı ve harekete geçmelidir.Tayyip gibi basiretsiz ve kandırılmış,stratejik kazıklar yemiş,devlet yapısını cemaate tahrip ettirmiş ve şimdide bunu itiraf eden bir kişinin tarihin derinliklerine gömülmesi şarttır.

  Artık gelinen noktada Türk adaleti çökmüş, devlet kurumları birbirine girmiş ve devlet hiyerarşisi bozulmuştur.

   AKP ve cemaat Türk devlet yapısı içine sinmiş zararlı iltihaptan başka bir şey değildir.Hem AKP hem de cemaat Türk siyasetinden tasfiye edilmedikçe Türk devlet yapısı çirkin çıkarlar içinde boğulacak, kutsal din duyguları daha fazla sömürülecektir.

  Anlaşılan o ki AKP ve cemaat birbirlerini tasfiye edeceklerdir.AKP, cemaat kadrolarını tasfiye edecek,millet te seçimlerde AKP'yi tasfiye edecektir.

  Bülent Arınç'ın da dediği gibi :Kurban olduğum allahım verdikçe veriyor.
   
   
  
  

27 Aralık 2013 Cuma

KOMPLO DEĞİL KAOS:YOLSUZLUĞUN SOMUT KANITLARI

    Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu her geçen gün çok daha karmaşık bir hal alıyor. Savcı Muammer Akkaş yaptığı basın açıklamasında adli kolluğa operasyon talimatı verdiğini ve İstanbul emniyeti tarafından bu talimatının uygulanmadığı yönünde bir açıklama yaptı.Başsavcılık ise Muammer Akkaş'ı görevden alarak yerlerine 5 yeni güdümlü savcı atamıştır.Soruşturmanın seyrini hep birlikte izleyeceğiz.

  Söz konusu operasyon, 100 milyar dolarlık bir yolsuzluk dosyasını kapsamaktadır.

   Muammer Akkaş'ın açıklamasının ardından İstanbul Başsavcısı Turan Çolakkadı ''Hiçbir savcı kafasına göre soruşturma yürütemez'' diyerek yargı bağımsızlığına bizzat en büyük darbeyi vurmuştur.Çünkü savcının uygulattığı bizzat mahkemeden alınmış,mahkeme kararıdır.35 yıldır mesleğin içinde bulunduğunu söyleyen bir başsavcı, öncelikle mahkeme kararlarına uyması gerektiğini bilmelidir ki bu başsavcı 24 aralık 2013 tarihinde adalet bakanı ile görüşmüş kişidir.

  AKP hükümetinin yolsuzluklarına ilişkin ilk istifa önceki senelerde Abdüllatif Şener'den gelmişti.Abdüllatif Şener başbakan yardımcılığı ve maliye bakanlığı yaptıktan sonra AKP'den istifa etmişti.

 AKP hükümeti 11 yıldır tek başına iktidar olan bir partidir.AKP iktidarı boyunca kpss,lys,polislik sınavı,avukatlık sınavı,tus sınavlarında birçok yolsuzluklar ortaya çıkmıştı.Tüm bu sınav yolsuzluklarının üzeri örtülmüştü.

    Ardından Deniz Feneri soruşturmasını yapan savcılar hakkında soruşturma açılmış ve Deniz Feneri yolsuzluklarının ortaya çıkması engellenmişti. 

     AKP iktidarı 11 boyunca kamu ihale kanunu tam 164 kez değiştirilmiştir.Şu somut gerçek ihalelerdeki yolsuzlukların baş kanıtıdır.Adı da kanuni yolsuzluk herhalde.

  Bir somut örnekte başta başbakanın ve cumhurbaşkanının oğlanları, bakanların çocukları falan,hepsi 30 yaşına gelmeden holding sahibi,armatör,şirket sahibi oldular.Bunların çocukları dahi değilse; bu,  yolsuzlukların başlıca kanıtıdır.

   Yine AKP'nin yolsuzluklarına bir somut örnekte Ağaoğlu gibi adamların AKP iktidarı döneminde ''Büyük patronun'' talimatıyla uygulanan yolsuz imar planları ile zenginleşmesidir.Ayrıca bunu istifa eden Çevre ve Şehircilik Bakanı da açıkça söylemiştir.

   17 Aralıkta başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu , iktidar tarafından, her türlü girişim yapılmak suretiyle, üzeri örtülmeye çalışılıyor.

    Savcı Muammer Akkaş'ın yaptığı açıklama ise yargı bağımsızlığı açısından tüyler ürpertici bir gelişmedir.Yürütülmekte olan bir yolsuzluk operasyonunda savcının talimatına rağmen emniyet tarafından harekete geçilmemiştir. Yeni atanan eski vali yeni İstanbul Emniyet Müdürü Selami gerçek bir Tayyip yandaşı çıktı.Selami'ye hatırlatırım, sen bürokratsın,siyasetçi değil,savcının verdiği talimatı yerine getirmek/getirtmek zorundasın.
   
    Şu sıralar Cumhurbaşkanı olayları izlemekle yetiniyor.Çankaya'dan manzara güzel herhalde.

   Başbakan da dış güçlerin, paralel devletlerin,çeşitli örgütlerin hükümete komplo kurdukları iddiasıyla kendisini savunmaya çalışıyor.Halkı yönetmenin en büyük anahtarının korku olduğunu düşünen başbakan,bu dış güçlerin yaptığı bir operasyon diyerek halkı korkutarak kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır.Başbakan komplo komplo dedikçe kendimden korkuyorum.En sonunda halkın önüne çıkıp hükümete komplo kuran benim diyeceğim.

   Halbuki kazın ayağı öyle değildir. 11 yıldır devam eden yolsuzluklar AKP cemaat ile ters düşünce ortaya çıkmaya başlamıştır.

   Cemaati devlet kadrolarına yerleştiren de bizzat AKP'dir.Daha sonra ne olduysa hocasını da satan Tayyip,şimdi cemaate devlet içine yerleşmiş çeteler demeye başlamıştır.

   Şu noktayı anlamak çok zor: Bir iktidar yolsuzluk operasyonu yapan savcı ve polislere neden tavır alır?Neden savaş açar? Cevap çok basit:Başbakan,oğlu ve yakın çevresi bizzat iktidar gücünü kullanarak haksız kazanç ve/veya çıkar elde etmişler ve/veya haksız kazanca göz yummuşlardır.Başbakanın tüm mücadelesi bu yüzdendir.
  
    Bağımsız olması gereken yargı, yasamayı ve yürütmeyi denetleme görevini anayasadan almıştır.Yargıyı işlemez hale getirmek bir anayasal suçtur.
   
 Hukuk bizzat yürütme ve başbakan tarafından çiğnenmekte,mahkemeler,savcılar ve emniyet görev yapamaz konuma düşürülmektedir.

  Demokrasi ve hukuk devleti,kuvvetler ayrılığı,adalet birbirleri ile iç içe geçmiş kavramlardır ve birbirlerini tamamlarlar.Hukuku işlemez hale getirirseniz ise hepsi çöker.Hukuk hepsinin temelidir.Hukuk adaleti sağlayan bir temeldir ki zaten devletin kuruluş sebebi adalettir.Hukuk kişilerin çıkarları için işlemez hale getirilemez. Bir başbakan kendini aklayabilmek için soruşturmaları önlemeye çalışıyorsa adalete olan güven sarsılır ve piyasalar allak bullak olur ve kaos başlar.

  İçinde bulunulan ortam bundan ibarettir:Kaos,komplo değil.
   

    
   
  
    
   
   

25 Aralık 2013 Çarşamba

İSTİFA KÜLTÜRÜ

Bugün Zafer Çağlayan,Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar istifa ettiler. Zafer Çağlayan ve Muammer Güler sadece bakanlıktan istifa ederlerken, Erdoğan Bayraktar hem bakanlıktan hem de milletvekilliğinden istifa ederek onurlu bir duruş sergilemiştir.Diğerleri talimatla başbakanın emriyle bakanlıktan istifa edip,milletvekilliğinden istifa etmemişlerdir.

  Erdoğan Bayraktar'ın istifası son derece önemlidir.Bizim 23 aralık tarihli bir önceki yazımızı teyit etmiştir.Erdoğan Bayraktar istifa açıklamasında şunları kaydetmiştir:Soruşturmaya konu imar planları başbakanın talimatıyla yapılmıştır.Başbakan da istifa etmelidir. Erdoğan Bayraktar başbakanın da işin içinde olduğunu ima etmiştir.

  Başbakan hala bunun bir komplo olduğunu dış güçler faiz lobisi,gezi lobisi ve çeşitli odaklarca yapıldığını iddia etse de,olayların gelişimi ve savcıların sunduğu kanıtlar,iktidar gücünün yandaş zenginler yaratmak için kullanıldığına işaret ediyor.

  Bu yolsuzluk olayı cemaat ile olan bir çatışmadan dolayı ortaya çıkmış olabilir fakat ortada bir yolsuzluk olduğu kesin.Ben ustayım,iyi siyasetçiyim diyorsan düşmanlarının eline koz vermemelisin.Şimdi ortaya çıkan bu yolsuzluk iddialarını örtbas etme gayreti içinde bulunan bir hükümet var. 3 bakan geç de olsa kurban edildi. Günah çıkartıldı.Fakat ahlaken başbakanın da istifa etmesi gerekmektedir.Bakanlarının bütün işlemlerini denetleyebilme yetkisine sahip başbakanın böyle bir yolsuzluk olayından haberdar olmaması gibi bir ihtimal söz konusu değildir.Kaldı ki bütün göstergeler başbakanın da işin içinde olduğu yönündedir.

 Yolsuzluk iddiaları  ülke ekonomisine büyük zarar verdi ve bunun tek sorumlusu hükümettir.Kriz yönetilememiş,istifalar geç verilmiş,başbakan beklenen ve istenen açıklamaları yapamamış ve bunun bir komplo olduğunu öne sürmüştür.

  Başbakan önce bakanları korumaya çalışmış sonra da olayın büyümesi üzerine bakanlardan istifaları istenmiştir.Bir yandan da hükümet soruşturmanın engellenmesi için bütün girişimleri yapmıştır ve yapmaya da devam etmektedir.Çünkü daha önce de belirttiğimiz üzere ve Erdoğan Bayraktar'ın da istifa açıklamasında teyit ettiği gibi olay başbakana kadar gitmektedir.Olayın ucu başbakana kadar gitmese 17 aralık günü soruşturmada adı geçen tüm bakanların istifası alınır ve soruşturmanın derinleştirilmesi engellenmeye çalışılmazdı.Emniyet mensuplarına ve savcılara dokunulmaz ve yönetmelik değişikliğine falan da gidilmezdi.Bilindiği üzere şu sıralar  soruşturmayı yöneten savcılara soruşturma açılması HSYK gündemindedir.

  Şu halde etik olan başbakanın istifasıdır.Bilindiği üzere başbakanın istifası ile hükümet istifa etmiş sayılır ve cumhurbaşkanının meclis içinden görevlendirdiği milletvekili tarafından yeni hükümet kurulur veya meclis erken seçim kararı alabilir.

   Sonuç olarak demokratik hukuk devletlerinde istifa bir yenilgi değil, bir kültürdür.Çünkü bir yöneticiden sonra diğer yönetici göreve gelir.


  
   

23 Aralık 2013 Pazartesi

RÜŞVET YOLSUZLUK RANT

Ülkemiz son zamanlarda bir siyasi keşmekeş yaşıyor.Bakanlar kurulu üyelerinin yolsuzluklara adlarının karışması ile başbakan dahil tüm hükümetin paçaları tutuştu.

  Oğlu tutuklanan ve ses kayıtlarına göre olaylardan haberdar olduğu anlaşılan İçişleri bakanı emniyet teşkilatında tabiri caizse ''katliam'' yaptı.Soruşturmayı yürüten emniyet müdürleri görevlerinden alındı. İstanbul emniyet müdürü görevden alındı ve yerine çok komik bir isim atandı:Aksaray valisi.Eski Aksaray valisi ,yeni İstanbul emniyet müdürü ilk açıklamasında ''Emniyet teşkilatına yabancıyım.İşi öğrenmeye çalışıyorum''Tarzında açıklamalar yaptı.Görevden alınan emniyet müdürü işinde son derece başarılıydı.20 milyon nüfuslu İstanbul'a,Aksaray'da  1 yıl valilik yapmış adamı, emniyet müdürü diye atamak,20 milyon İstanbulluyu tehlikeye atmaktan başka bir şey değildir.

  Öte yandan oğlu tutuklanan İçişleri bakanı adli kolluk yönetmeliğini CMK ve Anayasa'ya aykırı olarak değiştirdi.Emniyet teşkilatında bütün müdürlerin yerini değiştirdi.Savcı tarafından ifadeye çağrılan istihbarat şube müdürü ifadeye gönderilmedi.

  Tüm bu olanlardan sonra nasıl bir hukuk devleti içinde yaşadığımızı anlamak çok zor.Hükümet soruşturmanın yönünü değiştirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor.Çünkü söz konusu 3-4 bakan değil,tüm hükümet,Ali Ağaoğlu'nun yolsuz ruhsat işlerini başbakanın talimatı ile yaptırdığı telefon kayıtlarında var.(Ankara'da bir desteğin yoksa zengin olmak zor)Ağaoğlu'nun nasıl zenginleştiği açığa çıkıyor.İş hayatının altın kuralı:rüşvet,torpil.

  Öte yandan 30 yaşına gelmemiş Reza Zarrab'ın milyar dolarlarla nasıl oynadığı ortaya çıktı.

  Ali babacan,operasyonun faturasının 20 milyar dolar olduğunu, operasyonun ülke ekonomisine ve hükümete karşı yapıldığını belirtti.Ali babacan kusura bakmasın ama savcılar ve emniyet görevlerini yapmakla mükellefler.Ülke ekonomisi etkilenmesin, siz rahat rahat malı götürün diye emniyet ve savcılar yolsuzlukları ortaya çıkarmayacaklar mı?

  Hükümetin operasyona karşı aldığı tavır son derece düşündürücü.Polis yolsuzluğa karşı operasyon yapıyor ve hükümet bunu engellemeye çalışıyor.Böyle şey olur mu?Madem adalet diyorsun,kalkınma diyorsun,adı karışan bakanların istifalarını al,aklanın gelin de.Emniyet müdürleri ve savcılar görevlerini yapsınlar.Hiç kimsenin sesi çıkmazdı. Ama hükümet yapılan bu yolsuzluk operasyonuna karşı beklenmedik bir tavır içine girdi.Yolsuzluk operasyonu yürütme ve yasama erklerinin tüm gücüyle durdurulmaya çalışılıyor.Bunun da tek açıklaması var:Başbakan dahil, tüm hükümet bu yolsuzluk,rant ve rüşvet işinin içindedir.

  Biz vatandaşlar olarak adalet istiyoruz.Bu halk tüyü bitmemiş yetimin hakkına el uzatanları bu devletin başında tutmaz.

  Son söz:Adalet istiyoruz.
  

20 Aralık 2013 Cuma

BÜYÜK RÜŞVET

Büyük rüşvet  operasyonu başladı.Operasyon 14 aylık çok gizli bir teknik takibin ardından ansızın gözaltılarla başladı.3 bakanın oğlu tutuklanma talebiyle mahkemeye sevkedildiler.Operasyondan gözaltılar olup bittikten sonra haberdar olan hükümet derhal operasyona operasyon ile karşılık verdi.Öncelikle operasyonu yöneten şube müdürleri görevden alındı.İstanbul emniyet müdürü görevden alındı.Yerlerine yeni atamalar yapıldı.Operasyonu yönlendiren savcılar görevleri başında olmalarına rağmen devre dışı bırakıldılar.Soruşturmanın derinleştirilmesi engellendi.Soruşturmanın derinleştirilmemesi adına -basına yansımadı -fakat MİT harekete geçirildi.Hükümet derhal yargıya ve emniyete müdahale çalışmalarına başladı ve skandalı örtbas etmeye çalışıyorlar.AKP bir hukuk devletindeki tüm dayanakları yıkarak soruşturmayı engellemeye,paçayı kurtarmaya çalışıyor. 

  Hükümet kanadı ''Böyle bir operasyondan neden bizim haberimiz yok?'' açıklamalarıyla mağdur edebiyatı başlattı.Hükümet üyelerinin böyle bir operasyondan haberdar olmamaları çok doğru,çünkü haberleri olsa engellerlerdi.Çünkü iş hükümete dokunmuştur.AKP'li 3 bakanın rüşvet çetesi içinde oldukları 14 aylık gizli takip süresince ortaya çıkmıştır. Adı karışan bakanların halen istifa etmemeleri büyük talihsizliktir.

  AKP iktidarının yolsuzluklarla mücadele yöntemi yolsuzlukları gizlemek ve örtbas etmektir.Deniz feneri skandalı örtbas edildi.Şimdi de büyük rüşvet operasyonu örtbas edilmeye çalışılıyor.

  Hükümetin başının hükümet içindeki rüşvetçilerden haberdar olmaması olanaksızdır. Hükümetin derhal istifa etmesi gerekmektedir.Sen başbakansan 3-4 bakanın malı götürüyorsa ve senin bundan haberin yoksa hatta haberin var da sesini çıkartmıyorsan başbakanlık koltuğunu işgal etmenin hiçbir mantığı yoktur.

   Hükümetin istifa etmeyeceği ve işi cemaatle çatışma noktasına götüreceği ise çok açık ve öngörmek çok da zor değil.2014'teki seçimler çok gergin ve cemaatin de içinde bulunduğu bir güç savaşının içinde geçecek.Bu güç savaşından Türkiye ekonomisi ve halk çok büyük zarar görecektir.

   Hükümetin   istifası memleket için en hayırlı çıkış noktasıdır.