27 Şubat 2014 Perşembe

BAŞÇALAN

Kefeni ile gelmişti. Kefenin cebi var sanıyordu. Telefonda hiçbir şey anlamayan oğluna paraları sıfırlaması talimatını veriyordu. Oğlu da inşallah babacığım diyordu.

    Ekonomiydi,siyasetti, bir yere kadardı.Kendini ülkenin sahibi sanıyordu. Savaş meydanlarında düşmana nal toplatmış kahramanlara ayyaş diyordu.Ayyaş diyerek ucuz kahraman oluyordu.Bir yandan cahil cühelayı kandırıp malı götürüyordu.

   Şerefsizlik,diz boyuydu.Paralar değil,akıl sıfırlanmıştı.

  Sanayi bakanı hissediyordu,montajdı.Ama kendisi söylüyordu. Kriptolu telefon dinlenmişti.Dinlemeselerdi de malı götürse olmaz mıydı?Malı götürürken allahı,kitabı,kuranı,dini imanı,peygamberi harama rüşvete ortak ediyordu. Çok dindardı. Haram paraları,tüyü bitmemiş 
yetimin hakkını yerken bile allah,peygamber,kitap diyordu.Din,iman diyordu. Kendisi de inanıyordu. Ama,ancak kendini kandırıyordu.

   Harama sadece kendisi değil,oğlu,eşi,kızı,damadı yedi sülalesi bulaşmıştı.

    Yalanda sınır tanımıyordu.Haramda sınır tanımıyordu. Bu yüzden durmak yok, yola devam diyordu.Paraları İsviçre'de gömmeye devam ediyordu.Oğlu da paralel şirketti.

      İnkar ve biat takımı da rahatsızdı fakat susuyordu.Yalakalığa devam ediyordu.Tüm devlet erkanı harama,rüşvete,haraca ortak oluyordu.

    Halkın önüne çıkıp,benim başörtülü bacımı dövdüler, diye ağlıyordu.

  Bir yandan da paraları nereye koyacağını şaşırıyordu.Öyle yüklü miktar paraydı ki hiç bir yere sığmıyordu.

  Malı bizzat başbakanlık makamından götürüyordu. Daha fazla para çalabilmek için devletin bütün imkanlarını seferber etmişti.Başbakanlıktan çalıyor,sonra gelip halkın önünde ağlıyordu. Çok mağdurdu.Hiç kimse onu çekemiyordu.Ona çok kötülük yapmışlardı.O da bunları halkın önünde anlatıp,ağlıyordu. Oy dilenciliği yapıyordu.Ağlayınca oylar yükseliyordu. Ne de olsa Türk Milleti acıma duygusu yüksek,mazlumun yanında olan bir halktı.

 Halka güveniyordu.Nasıl olsa mağdurdu.Timsah gözyaşları dökebiliyordu.Çalıyordu,çırpıyordu.Sonra gelip halka ağlıyordu.Ağladıkça oylar yükseliyordu.

   Memleketin hali perişandı. İşsizlik diz boyuydu.Asgari ücret açlık sınırının çok altındaydı.Kendisi devletin malını yiyor yiyor fakat doymuyordu.Devletin imkanlarıyla dünyanın dört bir yanını ailesiyle beraber gezmişti. Padişah gibi yaşamıştı fakat ne yapsın işte yine de mağdurdu.Ne yapsa ne etse bu mağduriyet geçmiyordu.Her yerde ağlıyordu.

   Yavuz hırsız sahibini bastırırmış,derlerdi.O da diyordu ki, minareyi çalan kılıfını hazırlar. Kılıf hazırdı da minare kılıfa sığmıyordu.O kadar çok çalmışlardı ki parayı nereye koyacaklarını şaşırmışlardı.

    Elbetteki yasa dışı dinlemelerin varlığı inkar edilemez.Cemaatin Türk siyasetinde darbe yapabilecek gücü olduğu görülmüştür.Cemaat masum değildir ve onlarda affedilemez.Ama şu da bir gerçek ki hiçbir yasa dışı dinleme; şantaj,montaj, komplo bu hırsızlığı gizleyemez,örtemez.Hala başbakanlık makamını işgal etmek; şerefsizliktir,yüzsüzlüktür,Türk milletine  ağır hakarettir.

         Derhal istifa et  ve polise teslim ol.Bu milletin senin gibi hırsızlara ihtiyacı yok.

22 Şubat 2014 Cumartesi

ŞEHZADE SULTAN MUSTAFA

Suskundu.Düşünceliydi.Babası Kanuni, Konya'da orduya katılmasını ,otağını ordugahtan uzakta kurdurmasını ve el öpmeye silahsız ve askersiz olarak gelmesini emretmişti.Herşey açıktı.Babasının kendisine bir ölüm tertibatı kurduğu açıktı.Şah Tahmasp ile birlik olup,babasına ihanet etmemişti.Babasının böyle bir şeye inanabileceğine ihtimal dahi vermiyordu.Zaten Şah Tahmasp ile Şehzade Mustafa'nın birlik olabileceği düşüncesi bile komikti.Buna köpekler bile gülerdi.Mustafa, babasının buna inanmadığına adı gibi emindi.Zira tahtı ele geçirmek için Tahmasp'a ihtiyacı yoktu.

  Kanuni ise Mustafa'nın Tahmasp ile birlik olabileceği düşüncesine ihtimal vermemişti ve inanmamıştı.Kanuninin asıl korkusu , dedesi 2. Bayezid'in babası Yavuz Sultan Selim tarafından tahttan indirilmesine benzer bir son yaşamasıydı.Yavuz Sultan Selim babası ile savaşmış ve yenilmişti. Fakat yeniçerilerin baskısı sonucu sultan 2. Bayezid tahtı Yavuz Sultan Selim'e bırakmak zorunda kalmıştı. Ve Yavuz Sultan Selim, Şehzade Süleyman'ın gözleri önünde 2. Bayezid'in   - nizamı alem içün - katline ferman vermişti.

   Kanuni Sultan Süleyman için, yaşadığı sürece oğlu Mustafa bir tehditti.Mustafa asla ihanet etmeyecek kadar asil bir kişiliğe sahip olmasına rağmen Kanuni'nin asıl korkusu halk,ordu ve hemen hemen tüm devlet adamlarının Mustafa'yı çok sevmeleriydi.Şehzade Mustafa gittiği her yerde aleme nizam vermesiyle ün salmıştı. Savaşlarda gösterdiği üstün başarılar ordu ve yeniçeriler tarafından takdir edilmişti. Şehzade Mustafa ayak bastığı her yerde adaleti ve dürüstlüğü ile dikkat çekmişti.Zalimlerin kellesini bizzat almıştı.Her zaman mazlumun yanında olmuştu. Her zaman halkın yanında olmuştu.Görüntü olarak yuvarlak yüzlü, siyah saçlı, ince, orta boylu bir yapıya sahipti.Görenler dedesi Yavuz Sultan Selim'e benzetiyorlardı.Yakışıklıydı.Genç kızlar onun haremine girebilmek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Şehzade Mustafa korku nedir bilmez bir yapıya sahipti. Babasından ve ölümden hiçbir şeyden korkmuyordu.Osmanlı'nın gelmiş geçmiş en büyük komutanlarından olan Parga'lı İbrahim tarafından yetiştirilmişti.Arapça, Farsça,Rumca, İtalyanca, İspanyolca ve Türkçe biliyordu.Devrin en önemli alimlerinden ders almıştı ve Kanuni'nin en büyük oğlu olduğundan, çok iyi eğitilmiş bir şehzade idi.Vicdanlı ve merhametli idi.Sık sık yoksullara sadaka dağıtır,açları doyurur,emrindeki askerlere akçe dağıtırdı.Babasına vergilerini aksatmadan gönderirdi.Anne ve babasına ve kardeşlerine çok düşkündü. Öyle ki Hürrem'den doğma kardeşi Cihangir'in en sevdiği abisi idi.Çünkü kendi öz kardeşleri bile topallığı ve kamburu ile dalga geçip, alay ederlerken Şehzade Mustafa onu hep sevmiş, korumuş ve ona sahip çıkmıştı.

  Şehzade Mustafa, Roma'nın fethedilmesi gerektiğine inanıyordu.Padişah olduğunda ilk hedefi Roma olacaktı.

  Şehzade Mustafa halk  ve ordu arasında  efsaneleşmişti.Öyle ki babasının emirlerine rağmen,ordusuyla İstanbul'a girip,Topkapı sarayına gidebiliyordu.Çünkü cümle Osmanlı mülkünde Şehzade Mustafa'ya kılıç çekebilecek tek bir yeniçeri yoktu.

   Şehzade Mustafa Osmanlı'nın gördüğü en parlak şehzade idi.
              .........................................
   Şehzade Mustafa tüm uyarılara rağmen babasının otağına gidecekti.  Babasına isyan etse onu rahatlıkla tahttan indirebilirdi fakat bu ihtimali aklının ucundan dahi geçirmedi çünkü ne babasına ne de kardeşlerine kıyabilirdi.Her şeyin kanuna ve nizama uygun bir şekilde gerçekleşmesini istiyordu.Tahta çıkacaksa kan dökmeden çıkmalıydı.Vicdanı ancak buna elveriyordu.Babasının ve kardeşlerinin kanına girmektense ölmeyi tercih edip, babasının otağına gitmeyi tercih etti.

    Beyaz kaftanını giydi. Beyaz atına bindi.Babasının otağına doğru yola çıktı. Yolda yeniçeriler kendisine yalvarmalarına rağmen kararından geri dönmedi. Biliyordu ki kaderinde ne varsa o olacaktı.Ölümden korkmak, babasından korkmak ona göre değildi.

   Babasının idam fermanını yazdığını da iyi biliyordu fakat bir ihtimal babası ile konuşup onu ikna edebileceğini düşünüyordu.

 Emredildiği gibi dışarıda tüm silahlarını bırakıp,babasının otağına girdi.Etrafta kimse yoktu.Bir tülün arkasından babasının şahin bakışlarını gördü.Babası ordaydı.Baba diye haykırdı.Fakat babası ses vermiyordu. Bir anda 7 adet sağır dilsiz cellat üzerine saldırdı.Bir boğuşmadır başladı ve  yarım saat süren boğuşmanın ardından 7 celladı öldürdü.Şehzade Mustafa cellatların üzerine yıldırım gibi düşmüştü.Kanuni dehşete düşmüştü.Mustafa ölmez ise tahtı bir daha rüyasında göreceğini biliyordu. ''Muhafızlar'', diye bağırdı.''Bana 10 yıldır bir gece rahat uyku uyutmayan bu zalimin hakkından gelemez misiniz?'' diye bağırdı.Muhafızlar tereddüt içindeydi. O anda Mustafa dışarı çıkmak için hamle yaptı.Dışarı doğru koşarken arkasından çocukluk arkadaşı, fahişe evladı Zal Mahmut balta ile yetişip Mustafa'nın sırtına baltayı sapladı.

  Şehzade Mustafa yüzüstü yere düşmüştü. Fahişe evladı Zal Mahmut yağlı urganı Mustafa'nın boynuna dolayıp onu boğdu.Böylece şehzadelerin kan dökülmeden idam edilmeleri geleneği bozulmuştu.

  Mustafa, kazanılmamış zaferleri ile bu dünyadan göçerken Osmanlı'nın tek çıkış noktası olan Roma hayali Fatih ile başlamış ve Şehzade Mustafa ile sona ermişti.

   Mustafa'nın ardından Celali isyanları başladı.Harem devlet yönetimine karışmaya başladı.Rüstem paşa dönmesi rüşveti başlatmış ve yaygınlaştırmıştı.Bu  durum devlet yönetiminde bozulmalara yol açmıştı.

   Osmanlı devlet yönetiminde Şehzade Mustafa'nın ölümü ile başlayan bozulmalar yüzyıllar sonra bir başka Mustafa tarafından sonlandırılacaktı.

   Kanuni Sultan Süleyman'ın Şehzade Mustafa'yı öldürterek yaptığı büyük hatayı bir başka Mustafa yüzyıllar sonra telafi edecekti.