31 Mayıs 2013 Cuma

GEZİ PARKI

Biber gazı çıktı ,mertlik bozuldu.Demokrasi biber gazı etkisinde kaldı.İnsanlık biber gazı saldırısıyla, polis tarafından, öldürüldü.


Gezi parkında a(q)vm yapılacakmış ta... Hem ağaç hem de insan katliamı bu yüzden 
yapıldı.İleri demokrasiye daha da yakınlaştık.

   Kendini tek karar mercii sanan bir dalkavukun şoförlüğünü yaptığı ve artık dönüşü olmayan bir yola giren bu AKP isimli araç, aşırı gaza gelip,freni patlattı, önüne çıkan ilk duvara çarpması ve paramparça olması beklenen bu araç son olarak Gezi parkında görüldü ve bir katliam yaptı. Gezi parkı kazası bir  insanlık ayıbına dönüştü.

   Milletin polisini ,millete saldırtmaya başladılar.Halk ayağa kalkmış ve tüm sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte gezi parkı katliamının  durdurulması için mücadele veriyor.

     Yazılı ve görsel medya bu ayıbı görmezden geldi.

    İstanbul valisi ve belediye başkanı büyük U dönüşleri yaptılar.İçişleri bakanı her bir halttan bihaber olan zat inceleme başlattıklarını falan söyledi, kem küm etti ,bir şeyler saçmaladı, sonra ne dediğini kendisi de anlamadan sustu.

   Başbakan da yoğun biber gazı etkisine maruz kalmamak için cami değiştirdi.

  AKP iktidarı artık bitmiştir. Bu son Gezi parkı olayının hiçbir izahı yoktur. Halka zulmedilmiştir.Artık bundan sonra söz bitmiş ve küfür başlamıştır.

   100 yıl önce, tek bir ağacı kesmemek için, Çankaya Köşk'ünü raylarla yerinden kaydıran Mustafa Kemal'i rahmetle anıyorum.
  

12 Mayıs 2013 Pazar

HÜKÜMETİN AÇIKLAMALARI


Reyhanlı'daki saldırılardan sonra devlet kademelerinden tirajı komik açıklamalar gelmeye devam  ediyor.

 Genelkurmay başkanlığı şimdilik saldırıyı kınamakla yetindi.

  Başbakan ise lafı geveledi, durdu:''Bu tuzağa düşmeyeceğiz.Sabırlı olacağız.Saldırıyı hükümetin Suriye politikasıyla ilişkilendirenler sorumsuzdur.Hatay saldırısının amacı Türkiye'yi bataklığa çekmektir'' tarzı milletin gazını almaya çalışan açıklamalar yaptı.Duygusal açıklamalar yapan,''Ey Beşşar bunların hesabını vereceksin'' diyen başbakan,konuşmadan önce Suriye'deki Esad rejiminin artık kaybedecek bir şeyi olmadığını,her an her türlü hareketin olabileceğini idrak etmelidir.Maalesef dış politika birtakım duygularla yürümüyor.Duygusal açıklamalar hiç günahı olmayan sivil vatandaşlarımızın ölümüne neden oluyor.

Beşir Atalay:Sansasyon yaratmak istiyorlar, bunlar provokasyon.(50 kişi ölmüş 100'den fazla yaralı var ,hala provokasyon diyor.)

  Muammer Güler:Vatandaşlarımız oynanan oyunun farkına varsınlar.Sosyal medyada söylenenlere itibar etmesinler.(Bir de  İçişleri bakanımız olayların farkına varsa)

 Davutoğlu:Tecavüzden kaçan bir kadına kapılarınızı kapatabilir misiniz? Falan dedi,bir şeyler saçmaladı.

  RTÜK: Olayın içeriği ile ilgili yayın yasağı koydu.Aynı RTÜK bir zamanlar şehit haberlerine de yayın yasağı koymuştu.

 Tüm bu açıklamalardan sonra allah millete sabır versin.

    Suriye'deki arı kovanına çomak sokan hükümetimiz önce kendi sınırlarımızı güvenlik altına alıp,sonra konuşmalıydı. Kevgire dönmüş Suriye sınırında her türlü saldırı yapılabilir,durumdadır. Bundan sonra da aynı tarz saldırılar olabilir.

   Suriye'deki olaylar duruluncaya kadar Suriye sınırını kapatmak en makul ve güvenli çözümdür.Kapatın sınırı ne halleri varsa görsünler kardeşim.Suriye'deki uluslararası siyasi oyunların kahrını bizim Hataylı vatandaşımız çekmek zorunda değildir.

   Suriye'de yaşananlar Suriye halkının iç meselesidir. Karışmak kimseye düşmez. Çünkü olan bizim vatandaşımıza olmuştur. Suriye'deki olaylar Türkiye'ye sıçramak üzeredir.

 Hükümet dış politikada hatalar yapmıştır.Suriye sınırımızın güvenliği sağlanamamıştır.Hükümetin aciz dış politikasının bedelini Hatay halkı ödemektedir. Milletimizin güvenliği sarsılmıştır ve sınırlarımızın güvenliği her türlü dış politika kararlarının temelini teşkil etmelidir.Kendi sınırlarının güvenliğini sağlayamayan bir hükümet Suriye'deki olaylara müdahil olmamalıdır.

   Hükümet Suriye politikasını gözden geçirmek zorundadır.Milli güvenliği sağlayamayan bir hükümet ise istifa etmelidir.
  

11 Mayıs 2013 Cumartesi

REYHANLI SALDIRILARI


Hükümetin yanlış Suriye politikaları,Reyhanlı'da bombaların patlamasına ve onlarca vatandaşımızın ölmesine ve yaralanmasına yol açtı.

  Reyhanlı'da  bombaların patlaması sonrası hükümetten bir sürü komik açıklama geldi. Başta başbakan çözüm sürecinin hassasiyetine! değinerek bunu hazmedemeyenler yaptı dedi ve suçu hükümetin başarılarını! hazmedemeyenlere attı.Çözüm süreciyle bağlantı kurmak gerçekten keskel alakadır.Arkadan Davutoğlu ''provokasyon'' dedi.''Gücümüzü test etmeye çalışmayın'' dedi.(Sanki ÖSYM ile muhatap oluyor)Kendisinde hiç bir sorumluluk olmayan hükümet,yaşanan bütün kötü olayların sorumluluğunu başarıları! hazmedemeyenlere atıyor.

  Yanlış suriye politikaları sonucu Suriye-Türkiye sınırı kevgire döndü ve giren çıkan belli  olmamakla birlikte, birçok ülkenin gizli ajanları da Hatay ve civarında  çelik çomak ve cirit gibi çeşitli oyunlar oynamaktadır.

   Türkiye'nin en huzurlu illerinden biri olan Hatay hükümetin yanlış Suriye politikaları sonucu adeta bir cehenneme dönmüştür ve Hatay halkı, korku endişe ve acı yaşamaktadır.

  Suriye'de İsrail ve ABD ile aynı safta yer alarak,muhalif teröristleri destekleyen  AKP hükümeti bu hatanın vebalini maalesef millete ödetmektedir.

   Türkiye,  Suriye'de yaşananlar karşısında itidalli ve tarafsız kalmalıydı.Fakat ABD'den gelen emir sonucu Obama'nın emir eri olan başbakanımız ve onun sağ kolu hariciye nazırımız (böylece hariciye nazırımız Obama'nın sağ kolunun sağ kolu olmuş oluyor)birden yakın dostları,kardeşleri Esad'a düşman kesildiler.Sonuç işte böyle oldu:Ceylanpınar'da vatandaşlarımız öldü,askeri uçağımız düşürüldü ,pilotlarımız şehit oldu,Cilvegözü'nde vatandaşlarımız öldü,Suriye sınırımız delik deşik oldu,bugün Reyhanlı'da bombalar patladı,onlarca ölü ve yaralı var.200.000 Suriyeli'ye bakmak zorunda kaldık.

   Suriye'de yaşanan olayların Türkiye'ye maliyeti çok büyük olmuştur.Ekonomik kaybımız belki ileride telafi edilebilir fakat manevi kayıplarımızın telafisi mümkün değildir.Bugün Suriye'ye savaşta açsak ebediyete intikal eden vatandaşlarımız geri gelmeyecekler maalesef.Üstelik sakat kalanlar ve yaralılarda var.

   Üstelik durum o kadar karmaşık ki bu  saldırıyı Türkiye-Suriye savaşı çıkarmak isteyen stratejik ortaklarımız! da yapmış olabilirler.Kim yapmış olursa olsun, ihale Esad'a kalacaktır.

   Türkiye bir uluslararası tezgahın içine çekilmek istenmektedir.Maalesef hükümetimiz aldığı tavır ve izlediği politikalarla Suriye konusunda stratejik ortaklarımızın! piyonu haline gelmiştir.

   Milli güvenliğin sağlanmasından TBMM'ye karşı sorumlu olan hükümet, milli güvenliğimizi sağlayamamış ve Suriye sınırımız saldırıya açık hale gelmiştir.

   Bu olayların sorumlusu hükümettir.Saldırılar gerçekleştikten sonra gerekenin yapılması pek önemli değildir.Önemli olan saldırının gerçekleşmeden önce önlenmesiydi ki bu da başarılamamıştır.

   Ölenlere allahtan rahmet,yaralılara acil şifalar ,Hatay halkına da sabır diliyoruz.
   

9 Mayıs 2013 Perşembe

UZLAŞMACI MECLİS


12.000 tl civarı maaş alan vekiller yeni bir yasa ile sosyal haklarını daha da geliştirip zirveye ulaştırdı. 

Milletin parasını mecliste birbirlerine küfür ve hakaret etmek için kullanan ve aslında genel başkanlar tarafından atanmış olmalarına rağmen kendilerini milletin seçtiğini iddia eden ve hiçbir kanun üzerinde anlaşamamalarına rağmen kendi haklarının  düzenlenmesi  konusunda oy birliği ile anlaşan vekiller statülerini sağlamlaştırdılar ve bilcümle sülalelerinin hayatını garanti altına aldılar. Bizim de gözlerimiz yaşardı.

Esas olan milletin çoğunluğu asgari ücrete talim ederken ve açlık sınırında yaşarken vekil 18.000 tl aylık para alıyor.

   Salla başını al maaşını bu olsa gerek .

   Arada sırada meclise uğrayıp el kol indirip kaldıran ve genel başkanlarının sözlerinden dışarı çıkamayan vekiller kendi haklarını düzenleyen yasaları jet hızıyla meclisten geçiriyorlar.

  Vekil maaşlarının son durumu kabaca bir hesapla şöyle ifade edilebilir:   12000 tl maaşlarını 3 aylık peşin alan vekiller yolluk olarak ta maaşlarının yarısı kadar  parayı  3 aylık peşin alıyor.Bir milletvekilinin 3 ayda bir eline geçenpara toplam=(12.000x3=36.000)+(6.000x3=18.000)=54.000 tl.Aylık ortalama 18.000 tl'ye tekabül eder.Bir milletvekiline ayda 18.000 tl ödeniyor ve 550 milletvekilinin millete bir yıllık maaş yükü: 118.800.000  tl.   Meclis üyeliği 4 yıl olduğuna göre bir meclisin 4 yıllık maaş yükü 475.200.000tl dir.
  
   Maaş ve yolluklarını 3'er aylık peşin alan vekillerin bu maaş ve yollukları gelir vergisinden muaf ve haczedilemiyor. Kendilerinin dokunulmazlığı olan milletvekilleri maaşlarına da dokundurtmuyor.

  TBMM  üyelerinin ölümleri halinde ailelerine 12 aylık tutarında ölüm yardımı yapılıyor.

   TBMM  üyeleri ve üyeliği sona erenler kamu kurum ve kuruluşlarının sosyal tesis ve imkanlarından bu kurum ve kuruluşların en üst yöneticilerinin yararlandığı şekilde yararlanabiliyorlar.

   Bir  gün milletvekilliği yapanların bile vekil emeklisi olduğunu söylemeye zaten gerek yok.

  Bu vekillerin silah taşıma hakları ömür boyu devam ediyor ve bunlar her türlü vergi resim ve harçtan muaf.
  Vekillere trafikte ehliyet ruhsat sorma dönemi de bitiyor.Bundan sonra vekiller trafikte kafalarına göre takılırlar artık.

   Bu noktada Atatürk'ün ''vekil maaşları, öğretmen maaşlarını geçmesin'' talimatını hatırlatmak istiyorum.

   Kanunun gerekçesinde ise meclisin görevleri sayılmış(ne alakaysa) ve milletvekillerinin statüleri ile ilgili kanun hükümlerinin tek bir kanunda toplandığı belirtilmiş.

   Komik olan durum şu:Daha önceki dönem milletvekilleri kendileri ile ilgili düzenlemeleri çeşitli kanunlara sıkıştırıp kamuoyu tarafından farkedilmesini engellemeye çalışıyordu. bunlar ise sosyal haklarını artırıp ,diğer hükümleride tek bir  kanunda açıkça topladılar.

   Millete yük olan vekiller bu kanunla daha ayrıcalıklı bir konuma gelmiş ve adeta üstün vatandaş olmuşlardır.Asil açlık sınırında yaşayıp, asgari ücrete çalışırken ,vekil her ay 18.000 tl sini cebine indirmekte ve devletin her türlü imkanlarından 7 sülalesiyle birlikte yararlanmaktadır.

    Biz buna siyaset literatüründe çıkarcı demokrasi diyoruz.Çıkarcı demokrasi ,vekillerin kendi çıkarları için milletin çıkarlarını feda etmesidir.

   Bu kanun anayasa mahkemesine bir şekilde giderse, iptal olma ihtimali çok yüksektir. Çünkü bu kanun anayasanın 2,5 ve 10. maddelerine aykırıdır.

   Sonuç olarak ''allah selamet versin'' diyoruz.

4 Mayıs 2013 Cumartesi

KÜFÜRBAZ



Kamer Genç'e edepsiz diyen başbakanın  grup konuşmasından sonra AKP Tokat milletvekili küfürbaz şahıs, ağza alınmayacak küfürler etti.Bu küfürleri meclis çatısı altında halkın seçtiği bir vekile sarfetmekle esasında halka sövmüş oldu.

  Kamer Genç'e edepsiz diyen başbakan, meclis başkanına ''tasvip etmiyorum'' diye bir de mektup yazdı.(istersen bir de tasvip etseydin).Maalesef  gereken yapılamadı. Bu şahıs hala AKP milletvekili. Böcek komisyonu başkanlığından istifa etti fakat meclis çatısı altında maaşını cebe indirip, halkı temsil ettiğini düşünüyor.

   Yeni anayasa ile ülkeyi bölme planları yapan AKP ,bir anayasa değişikliği ile ''küfür eden vekilin vekilliği düşer'' önerisi getiremedi.

  Elbette ki Kamer Genç'in üslubu da kabadır ve yakışık almamıştır. Fakat Zeyit efendinin üslubu meclis çatısı altında asla ve asla kabul edilemez.Böyle bir kişilik meclis çatısı altında barınamaz.

  Kendi genel başkanının soluk bir yansıması olan ve başbakanın Kamer Genç'e edepsiz demesinden sonra gaza gelen, baş yalaka Zeyit Aslan,milletvekilliğinden istifa etmeyerek millete de büyük hakaret etmiştir.

  İmam o.... cemaat s.... atasözü ayniyle gerçekleşmiş ve kraldan çok kralcı olan AKP milletvekilleri küfürlü üslupları ile Türk siyasetini kirletmişlerdir.Kutsal meclis çatısı altında bu küfürleri edip, pişkin bir şekilde partisinden ve vekillikten istifa etmeyip, demokrasinin de içine etmişlerdir.

  Başbakan'ın gazladığı AKP'li vekiller başbakan gaza fazla basınca sapıtmakta ve ortalık fena halde ahlaksızlık ve edepsizlikle dolmaktadır.

   Esasında Zeyit Aslan kabadayısı meclisteki küfürleriyle AKP milletvekillerinin nasıl bir siyasi zihniyete sahip olduklarını da ortaya koymuştur.Bunlar genel başkanın her dediğine evet diyen, sorgusuz sualsiz her dediğini yapan ,vekillikleri el kaldır indirden ibaret olan ve milleti temsilen değil Tayyib'i temsilen orada bulunan, vekil maaşını cebe indirip, salla başı al maaşı yapan bir takım kişilerdir.

  Ben milletin bir ferdi olarak mecliste ağza alınmayacak küfürler eden birinin milletvekilliğinin hala devam etmesine üzülüyorum ve halimize acıyorum.

   Sayın başbakanımızın da ifade ettiği gibi ''edepsizi vekil yapandan başbakan olmaz.''
   
  

2 Mayıs 2013 Perşembe

FEVKALEDE İŞÇİ BAYRAMI


  Sanayi devriminden sonra ortaya çıkan işçi-emekçi müessesesi İngiliz ve Fransız devrimleriyle son derece kanlı mücadelelerden sonra birtakım haklar elde etmiştir. Bu haklar geleneksel olarak 1 Mayıs işçi bayramıyla kutlanır.
  Komünizm teorisinin icadından sonra işçi haklarının savunulması, her zaman komünist- sosyalist sol akımların desteklenmesini çağrıştırmıştır.Ülkemizde de özellikle sol yanlı 1960 askeri  darbesinden itibaren işçi bayramları, terör örgütleri ve marjinal grupların provokasyonu altında gerçekleşmiştir.İşçiyi savunan komünist damgası yemiştir.
   Son yaşadığımız 1 Mayıs ise terör örgütleri ve marjinal grupların provokasyonları yanında hükümetinde çeşitli yasaklarla provoke ettiği ''fevkalede orantılı'' polis müdahalelerinin görüldüğü bir bayram olmuştur.Fevkalede hükümet yalakası olan  İstanbul  valisi de provokasyonlara ortak olmuştur.Tazyikli su ve biber gazı bombası ile sağlanan bu demokratik ortam,marjinal gruplar tarafından oraya getirilmiş 2 bayanın ağır yaralanmasına da yol açmıştır.
  Bazı sendikaların aynı zamanda akil olan başkanları ise işçiyi sırtından vurmuşlardır.İşçiye ve hükümete ikili oynamışlardır.
   1 Mayıs'a gölge düşmüş ve olan gerçek emekçiye, gerçek işçiye olmuştur.
   İşçiyi ve işçi hakkını savunmak her zaman herkese düşen bir görevdir. Çünkü işçinin belli haklara sahip olması sosyal devletin, sosyal adaletin ve gelirin adil dağılımının sağlanmasının esas şartıdır.İşçi hakları korunmazsa kölelik düzeni meydana gelir.
   İşçiden kastedilen ise zihinsel veya bedensel emek harcayarak ücret veya maaş geliri elde eden kişidir.İşçi toplumun temel taşı olmakla birlikte,sosyal düzeni,  emeğiyle ayakta tutan kişidir. Bu kutsal işçinin kutsal bayramı,  komünist-sosyalist marjinal sol gruplar ve terör örgütleri  ile hükümetin provokasyonu altında heba olmuştur.
   İçleri çürümüş sendikaların yönetimleri ise hükümete yalakalık yapmaktan işçilerin haklarını koruyamaz olmuşlardır.
  Emeğini tümüyle arz edip,geçimini zor sağlayan işçinin hakkı olan ve düşüncesini özgürce dile getirmesinin beklendiği bu bayram maalesef  birtakım siyasal güçlerin gövde gösterisi yaptığı, işçilerin sömürüldüğü,kandırıldığı günlere dönüşmüştür.
   Bilinmelidir ki işçi olmazsa, patronda olmaz.